top of page
Böbrek Hastaları İçin Yemek Tarifleri

BÖBREK YETMEZLİĞİ: GENEL BİLGİLER

Bu konuda böbrek ve böbrek yetmezliği ile ilgili temel bilgiler, glomerüler filtrasyon değeri, kronik böbrek yetmezliği epidemiyolojisi, hastalarda karşılaşılan sosyal, ekonomik ve etik sorunlar ile diyaliz tedavisinin kontrendikasyonları tartışılacaktır.


TEMEL BİLGİLER


Böbrekler retroperitoneal bölgede bulunan her biri yaklaşık 120-150 gram ağırlığında olan organlardır. Her iki böbrekte yaklaşık 2.000.000 nefron vardır ve bir nefron temel olarak glomerül ve tübüli olmak üzere iki kısımdan oluşur.


Nefronda, glomerüler filtrasyon, tübüler reabsorpsiyon (geri emilim) ve tübüler sekresyon (salgılama) sonucu idrar oluşur. Böbreğin idrar oluşumu dışında da birçok fonksiyonu vardır (Tablo 1).


Tablo 1. Böbreğin temel fonksiyonları


1.VÜCUT SIVI VE ELEKTROLİT DENGESİNİN KORUNMASI:

Su, sodyum, potasyum, hidrojen, bikarbonat, kalsiyum, fosfor, magnezyum

2.METABOLİK ARTIK ÜRÜNLERİN ATILIMI:

Üre, ürik asit, kreatinin...

3.İLAÇLAR, TOKSİNLER VE METABOLİTLERİNİN DETOKSİFİKASYONU VE ATILIMI

4.EKSTRASELLÜLER SIVI HACMİ VE KAN BASINCININ HORMONAL DÜZENLENMESİ Renin-anjiotensin sistemi Renal prostaglandinler Renal kallikrein-kinin sistemi

5.HORMON ÜRETİMİ VE METABOLİZMASINA KATKI:

Eritropoietin, D vitamini...

6.PEPTİT HORMONLARIN YIKIMI:

İnsülin, glukagon, parathormon, kalsitonin, büyüme hormonu...

7.KÜÇÜK MOLEKÜL AĞIRLIKLI PROTEİNLERİN YIKIMI:

Hafif zincirler, beta2-mikroglobülin...

8.METABOLİK ETKİ:

Glukoneogenez, lipid metabolizması...


Böbrek yetmezliğinde, böbreğin bu temel fonksiyonlarında bozulmalar olur ve değişik adaptif sistemler devreye girer. Böbrek yetmezliği akut veya kronik olabilir. Böbrek yetmezliğinin derecesinin belirlenmesinde kullanılan en objektif parametre glomerüler filtrasyon değerinin (GFD) ölçülmesidir.



GLOMERÜLER FİLTRASYON DEĞERİ VE KREATİNİN KLİRENSİ


Glomerüler filtrasyon değerinin en sık kullanılan birimi ml/dakikadır ve normal değeri 70-145 ml/dakikadır. 40 yaştan sonra GFD her yıl 1 ml/dakika azalır. Klinikte glomerüler filtrasyon değeri hesaplanırken klirens formülleri kullanılır. Glomerüler filtrasyon değerinin ölçülmesinde en sık kullanılan yöntem kreatinin klirensidir. Glomerüler filtrasyon değerinin hesaplanmasında inülin, Tc99m ile işaretlenmiş DTPA, üre gibi maddeler de kullanılabilir.


Kreatinin kas hücrelerinin yıkımı ile oluşur ve günde erkeklerde 20-26 mg/kg ve kadınlarda 14-22 mg/kg idrarla atılır. Kreatinin klirensi ile bulunan değer gerçek glomerüler filtrasyon değerinden % 15 daha fazladır; bunun nedeni kreatininin tübüler sekresyonudur. Kronik böbrek yetmezliği ve şiddetli proteinüri varlığında kreatininin tübüler sekresyonunun oranı artar ve ilerlemiş kronik böbrek yetmezliğinde kreatinin klirensi/gerçek GFD oranı 2-2.5’a yükselir; kreatinin klirensi glomerüler filtrasyon değerini daha az yansıtır hale gelir.


Kreatinin klirensi 2 formülle hesaplanabilir.


FORMÜL 1. 24 saat idrar toplanarak;


Kreatinin klirensi= (İdrar kreatinin (mg/dl) X Günlük idrar hacmi(ml) (ml/dakika)) / (Serum kreatinin (mg/dl) X 1440)


FORMÜL 2. Sadece serum kreatinine bakılarak (Cockcroft-Gault formülü)


Kreatinin klirensi= (140-Yaş)(İdeal kilo) (ml/dakika) / (Serum kreatinin (mg/dl) X 72)


İdeal kilo (erkek için)= 50 + 2.3 X (Boy (cm) - 152.4) / 2.54

İdeal kilo (kadın için)=45.5 + 2.3 X (Boy (cm) - 152.4) / 2.54


Bu formülle bulunan değer kadınlarda % 15, felçli hastalarda % 20-40 azaltılmalıdır. Bu formül böbrek yetmezliğinin belirli bir dengede olduğu hastalar için geçerlidir. Akut böbrek yetmezliğinin gelişme veya düzelme dönemlerindeki gibi böbrek fonksiyonlarının hızla değiştiği hastalarda ise bu formülün kullanılması sakıncalı olabilir; bu hastalarda 24 saat idrar toplamak gereklidir. Oligürik hastalarda glomerüler filtrasyon değeri 10 ml/dakikanın altında kabul edilmelidir.


Kan kreatinin düzeyi ölçümünü ve kreatininin tübüler sekresyonunu etkileyen faktörler kreatinin klirensini etkilerler. Diyabetik ketoasidoz, metanol veya isopropil alkol zehirlenmesinde vücutta biriken ketonlar ve birçok sefalosporin Jaffe metodu ile ölçülen serum kreatinin düzeyinde yanıltıcı yükselmelere neden olur. Cimetidine, triamterene, spironolactone, amiloride, probenecid, trimetoprim gibi ilaçlar kreatininin tübüler sekresyonunu azaltarak serum kreatinini artırırlar ve kreatinin klirensini azaltırlar.



KRONİK BÖBREK YETMEZLİĞİ


Kronik böbrek yetmezliği (KBY), glomerüler filtrasyon değerinde azalmanın sonucu böbreğin sıvı-solüt dengesini ayarlama ve metabolik-endokrin fonksiyonlarında kronik ve ilerleyici bozulma hali olarak tanımlanabilir. Üremi; kronik böbrek yetmezliğinin neden olduğu tüm klinik ve biyokimyasal anormallikleri içeren bir deyimdir ve birçok kaynakta kronik böbrek yetmezliği ile eş anlamda kullanılmaktadır. Kronik böbrek yetmezliğinden etkilenmeyen organ veya sistem hemen hemen yoktur (Tablo 2).


Hastaların klinik semptom ve bulguları altta yatan patoloji, böbrek yetmezliğinin derecesi ve gelişme hızı ile yakından ilişkilidir. Glomerüler filtrasyon değeri 35-50 ml/dakikanın altına inmedikçe hastalar semptomsuz olabilir. Hastaların ilk semptomları genellikle noktüri ve anemiye bağlı halsizliktir. Glomerüler filtrasyon değeri 20-25 ml/dakika olunca hastada üremik semptomlar ortaya çıkmaya başlar (Tablo 2). Kronik böbrek yetmezliğinde görülen bu belirti ve bulgulardan ilgili bölümlerde ayrıntılı olarak bahsedilmiştir.


Glomerüler filtrasyon değeri 5-10 ml/dakikaya inince son dönem böbrek yetmezliğinden bahsedilir ve hastalar diyaliz, renal transplantasyon gibi renal replasman tedavilerine ihtiyaç duyarlar (Bakınız Konu 3, Diyaliz Endikasyonları).


Tablo 2. Kronik böbrek yetmezliğinin klinik özellikleri


SIVI-ELEKTROLİT BOZUKLUKLARI

Hipovolemi, hipervolemi, hipernatremi, hiponatremi, hipokalsemi, hiperpotasemi, hipopotasemi, hiperfosfatemi, metabolik asidoz, hipermagnezemi


SİNİR SİSTEMİ

Stupor, koma, konuşma bozuklukları, uyku bozuklukları, demans, konvülsiyon, polinöropati, başağrısı, sersemlik, irritabilite, kramp, konsantrasyon bozuklukları, yorgunluk, meningism, huzursuz bacak (restless leg) sendromu, tik, tremor, myoklonus, ter fonksiyonlarında bozulma, ruhsal bozukluklar


GASTROİNTESTİNAL SİSTEM

Hıçkırık, parotit, gastrit, iştahsızlık, stomatit, pankreatit, ülser, bulantı, kusma, gastrointestinal kanama, kronik hepatit, motilite bozuklukları, özafajit (kandida, herpes...), intestinal obstrüksiyon, perforasyon, asit


HEMATOLOJİ-İMMÜNOLOJİ

Normokrom normositer anemi, eritrosit frajilitesinde artış, kanama, lenfopeni, infeksiyonlara yatkınlık, immün hastalıkların yatışması, kanser, mikrositik anemi (alüminyuma bağlı), aşıyla sağlanan immünitede azalma, tüberkülin gibi tanısal testlerde bozulma


KARDİYOVASKÜLER SİSTEM

Perikardit, ödem, hipertansiyon, kardiyomyopati, hızlanmış atheroskleroz, aritmi, kapak hastalığı


PULMONER SİSTEM

Plevral sıvı, üremik akciğer, pulmoner ödem


CİLT

Kaşıntı, gecikmiş yara iyileşmesi, solukluk, tırnak atrofisi, hiperpigmentasyon, üremik döküntü, ülserasyon, nekroz


METABOLİK-ENDOKRİN SİSTEM

Glukoz intoleransı, hiperlipidemi, hiperparatiroidi, büyüme geriliği, hipogonadizm, impotans, libido azalması, hiperürisemi, malnütrisyon, hiperprolaktinemi


KEMİK

Üremik kemik hastalığı, hiperparatiroidi, amiloidoz (beta2-mikroglobülin), D vitamini metabolizması bozuklukları, artrit


DİĞER

Susuzluk, kilo kaybı, hipotermi, üremik ağız kokusu, miyopati, yumuşak doku kalsifikasyonu, akkiz renal kistik hastalık, karpal tünel sendromu, noktüri


AKUT BÖBREK YETMEZLİĞİ


Akut böbrek yetmezliği (ABY) böbrek fonksiyonlarında saatler veya birkaç gün içinde bozulmanın yol açtığı üre ve kreatinin gibi nitrojen artık ürünlerinin birikmesi olarak tanımlanabilir. Akut böbrek yetmezliğinin diğer bir tanımı da böbreğin sıvı-solüt dengesini ayarlama yeteneğinin aniden kaybolmasıdır. Akut böbrek yetmezliğinde de, KBY’nde olduğu gibi birçok doku, organ ve sistem etkilenebilir. Günümüzde diyaliz tedavisinde sağlanan gelişmelere rağmen ABY mortalitesi hala yüksektir. Bu hastalarda üremik komplikasyonlar önemli morbidite ve mortalite nedenlerinden birisidir. Uygun zamanda, doğru yapılan diyaliz tedavisi birçok hasta için hayat kurtarıcıdır (Bakınız Konu 3, Diyaliz Endikasyonları ve Bakınız Konu 47, Akut Böbrek Yetmezliğinde Diyaliz Tedavisi).



EPİDEMİYOLOJİ

Ülkemizde KBY sıklığı ve nedenlerini araştıran çalışma sayısı sınırlıdır. Yapılan çalışmalarda da toplanan verilerin güvenilirliği tartışma konusudur. Türk Nefroloji Derneğinin bu konuda yaptığı çalışmada elde edilen veriler, en sağlıklı verilerdir. Bu verilere göre ülkemizde KBY yaygınlığı milyon nüfus başına 390’dır (bu oran son dönem böbrek yetmezliği için 276) ve 1999 yılında 5073 yeni KBY olgusu saptanmıştır. Ülkemizde son dönem böbrek yetmezliği prevalansı diğer ülkelerle kıyaslandığında oldukça düşüktür. Yazarların kişisel fikrine göre bu düşüklüğün en önemli nedeni veri toplamadaki yetersizliktir.


Tablo 3’te bazı ülkelerdeki son dönem böbrek yetmezliği prevalans hızı gösterilmektedir.

Ülkemizde 1999 yılında saptanan yeni 5073 KBY olgusunun nedenleri Tablo 4’te özetlenmiştir. Amerika Birleşik Devletlerinde 1997 yılında 79.102 yeni hastaya son dönem böbrek yetmezliği tedavisi uygulanmıştır ve bu hastalarda hastalık nedenleri Tablo 5’te gösterilmiştir.


Son dönem böbrek yetmezliği olan hastalarda tedavi yöntemleri hemodiyaliz, sürekli ayaktan periton diyalizi (Continuous ambulatory peritoneal dialysis, SAPD) ve renal transplantasyondur. Sağlık Bakanlığı 2001 verilerine göre ülkemizde 348 hemodiyaliz merkezi vardır. Türk Nefroloji Derneğine verileri ulaşmış 219 merkezde 2899 hemodiyaliz makinesi vardır (Şekil 1-2).


Hemodiyaliz programında olan hasta sayısı ise 12.196’dır (Şekil 3). Ülkemizde son dönem böbrek yetmezliği olan hastalarda SAPD tedavisi giderek yaygınlaşmaktadır; 1999 yılı verilerine göre ülkemizde SAPD tedavisi uygulayan merkez sayısı 42 ve SAPD tedavisi uygulanan hasta sayısı 1.787’dir.


2001 yılı verilerine göre ülkemizdeki hemodiyaliz hastası sayısı 18.063 ve SAPD hastası sayısı 2.240’tır (Kaynak: Sağlık Bakanlığı ve Eczacıbaşı-Baxter).


1999 yılı verilerine göre diyaliz tedavisi uygulanan hastalar içinde SAPD tedavisi uygulanan hasta oranı yaklaşık % 13’tür ve ülkemizde SAPD tedavisi uygulayan merkez sayısı ve SAPD hastası giderek artmakta ancak diyaliz hastaları içinde SAPD tedavisi uygulanan hasta oranı son 5 yıldır pek değişmemektedir (Şekil 4-6). Bu oran ülkelere göre de değişmektedir (Tablo 6).


Tablo 4. Ülkemizde 1995 yılında saptanan yeni kronik böbrek yetmezliği olgularının nedenleri


ETİYOLOJİ HASTA SAYISI %

Kronik glomerülonefrit 1064 21 Diyabetik nefropati 834 16 Hipertansiyon, nefroskleroz 813 16 Ürolojik (Taş, obstrüksiyon, VUR...) 399 8 Kronik interstitiyel nefrit 359 7 Kistik böbrek hastalıkları 228 5 Diğerleri (nedeni belli) 278 6 Belirsiz 1098 22 TOPLAM 5073


Tablo 5. Amerika Birleşik Devletlerinde 1997 yılında son dönem böbrek yetmezliği tedavisine başlanan hastalarda böbrek hastalığı nedenleri


NEDEN HASTA SAYISI %

Diyabetik nefropati 33.096 Hipertansiyon 20.066 Glomerülonefrit 7.390 Kistik böbrek hastalığı 1.722 Ürolojik Hastalıklar 1.388 Diğer nedenler 8.284 Nedeni bilinmeyen 2.920 Yetersiz bilgi 4.186 TOPLAM 79.102


Son yıllarda immünsupresif tedavide, antimikrobiyal tedavide, infeksiyonların kontrolunda ve cerrahi teknikte sağlanan gelişmeler renal transplantasyonu son dönem böbrek yetmezliği olan hastalarda en fazla tercih edilen, en başarılı tedavi yöntemi haline getirmiştir. Türk Nefroloji Derneği verilerine göre, ülkemizde 1.1.2000 tarihine kadar yapılan renal transplantasyon sayısı 4324’tür (% 81 canlı, % 19 kadavra donörden). 1995 yılında 182 (% 15) canlı verici ve 33 (% 15) kadavra olmak üzere 215 renal transplantasyon yapılmıştır. 1999 yılında yapılan renal transplantasyon sayısı ise 360’tır (% 75 canlı, % 25 kadavra donörden). 1999 yılında yapılan renal transplantasyon sayısı ve kadavra donördeki artışın ümit verici olmasına rağmen ülkemizde transplantasyon sayısı oldukça sınırlıdır. Amerika Birleşik Devletlerinde ise sadece 1997 yılında yılında yapılan renal transplantasyon sayısı 11.740’tır (8.523 kadavra, 3.217 canlı verici). Nüfusu ülkemizden 4-5 kat fazla olan Amerika Birleşik Devletlerinde, 1 yılda yapılan renal transplantasyon sayısı 30- 40 kat daha fazladır.


Tablo 6. Değişik ülkelerde diyaliz hastaları içinde sürekli periton diyalizi (SAPD veya CCPD, continuous cyclic peritoneal dialysis) uygulanan hasta oranı (%).

1993 yılı verileri Ülke % İngiltere 46 Kanada 35 Avustralya 32 İsveç 28 İsrail 22 Amerika Birleşik Devletleri 15 İtalya 11 Almanya 10 İspanya 9 Fransa 9 Çekoslovakya 5 Japonya 5 Polonya 3



HASTA YAŞAMI VE MORTALİTEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER


Hemodiyaliz tedavisi ile hasta yaşam hızı altta yatan hastalık, hasta yaşı, merkeze ve ülkeye göre değişkenlik göstermektedir; 1 yıllık yaşam hızı % 80-90, 5 yıllık yaşam hızı % 60-75 ve 8 yıllık yaşam hızı % 50-70 arasında değişmektedir. Mortalite açısından benzer riskleri taşıyan SAPD hastalarında yaşam süresi, hemodiyaliz hastalarından farklı değildir.


Son dönem böbrek yetmezliği olan hastalarda yaşam süresi birçok kanserden daha düşüktür (Evre I-II Hodgkin lenfomada uygun tedavi ile 16 yıllık yaşam yaklaşık % 93’tür).


Mortaliteyi etkileyen başlıca faktörler; hastanın yaşı (yaş arttıkça prognoz kötüleşmektedir), kalp ve damar hastalığı varlığı, diyabetes mellitus varlığı, hastalığın akut bir başlangıç göstermesi, yetersiz diyaliz ve altta yatan böbrek hastalığıdır. Amiloidoz hastanın yaşamını olumsuz etkilerken, glomerülonefrit olumlu etkileyebilir. Bu hastalarda en sık ölüm nedeni kardiyovasküler nedenlerdir. Tablo 7 ve 8’de ülkemizde ve Amerika Birleşik Devletlerinde ölüm nedenleri gösterilmektedir.


Tablo 7. Ülkemizde 1995 yılında ölen hemodiyaliz hastalarında ölüm nedenleri


ÖLÜM NEDENİ HASTA SAYISI %

Kardiyovasküler 900 46 Serebrovasküler hastalık 296 15 İnfeksiyon 198 10 Malignite 128 7 Karaciğer yetmezliği 96 5 Akciğer embolisi 25 1 Diğer nedenler 334 17 Belirsiz 65 5.3


Tablo 8. Amerika Birleşik Devletlerinde 1991-1993 yıllarında ölüm nedenleri


ÖLÜM NEDENİ %

Kardiyak arrest (nedeni belirsiz) 20 Sepsis 11 Akut miyokard infarktüsü 9 Aritmi 6 Serebrovasküler hastalık 5 Kardiyomiyopati 4 İnfeksiyon (sepsis dışı) 4 Koroner arter hastalığı 4 Malign hastalık 4 Hiperpotasemi 2 Kaşeksi 1 İskemik beyin hasarı 1 Mezenter iskemisi, iskemik bağırsak 1 Gastrointestinal kanama 1 Hipervolemiye bağlı akciğer ödemi 1 Kapak hastalığı 1 Demans 1 Kronik obstrüktif akciğer hastalığı 1 Diğer nedenler 45



DİYALİZ TEDAVİSİNDE SOSYAL, EKONOMİK VE ETİK SORUNLAR


Kronik böbrek yetmezliği, medikal yönünün yanısıra gerek hasta, gerekse hasta yakınlarının sosyal, ekonomik ve psikolojik durumlarını da etkilemektedir.


Son dönem böbrek yetmezliği gelişen birçok hasta işini kaybetmekte veya geri hizmette çalışmak zorunda kalmaktadır. Hastaların yaklaşık 2/3’ü kronik böbrek yetmezliği tanısı almadan önceki işini kaybetmektedir. Bu hastalarda rehabilitasyon sorunları ve ruhsal problemler sıktır. Diyaliz tedavisi hastanın yanısıra hasta yakınlarında da çeşitli sorunlara yol açmaktadır; ülkemizde diyaliz ünitelerinde diyaliz tedavisi uygulanan hastanın eşi, çocuğu, annesi veya babasının tüm işini bırakarak hastayı beklemesi ve yaşam düzenini hastaya göre ayarlaması sık karşılaşılan sorunlardır.


Diyaliz tedavisi oldukça pahalı bir tedavi yöntemidir (Bakınız Konu 50, Tedavi Maliyeti). Amerika Birleşik Devletlerinde, 1997 yılında son dönem böbrek yetmezliği tedavisi için 1 yılda harcanan para 15.6 milyar dolardır.


Türkiye’de, diyaliz hastalarının tedavisinin toplam maliyeti konusunda sağlıklı bir veri yoktur; sadece diyaliz tedavisinin maliyeti için ilgili konuya bakınız (Konu 50). Ülkemizde, Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur, Emekli Sandığı, Özel Sosyal Güvenlik kuruluşları üyesi veya Yeşil-Kart sahibi olmadan, bu tedavi maliyetini cebinden karşılayabilecek hasta sayısı çok sınırlıdır.


Günümüzde, kronik diyaliz programına hasta kabülünde kısıtlamaların kaldırılması (eskiden çok yaşlı hastalar veya sistemik ciddi bir hastalığı olanlar kronik diyaliz programına alınmıyordu) nedeni ile yaşlı, düşkün veya başka bir ciddi sistemik hastalığı olan hastalar da kronik diyaliz programına alınmaktadır ve diyaliz hastalarının yaş ortalaması giderek yükselmektedir. Bu hastaların diyaliz programına alınması yeni sorunlara yol açmıştır.


Diyaliz hastalarında, günümüzde tartışmalı konulardan bir tanesi de diyaliz tedavisinin sonlandırılmasıdır. A. Sessa’nın 1995 yılında Avrupa Diyaliz Transplantasyon Birliğinin resmi yayın organı olan Nephrology Dialysis Transplantation isimli dergide yayınlanan DİYALİZ NE ZAMAN ÖLÜMDEN BETER OLUR (When dialysis becomes worse than death) başlıklı yazısı diyalizin sonlandırılmasını tartışan güncel yazılardan bir tanesidir. Günümüzde Amerika Birleşik Devletlerinde kardiyovasküler nedenler ve infeksiyonlardan sonra 3. ölüm nedeni diyalizin sonlandırılmasıdır. Amerika Birleşik Devletlerinde diyaliz hastalarında ölümlerin % 4-22’sinin nedeni diyaliz tedavisinin sonlandırılmasıdır ve bu hastaların büyük bir çoğunluğu bilinci yerinde olan hastalardır. Amerika Birleşik Devletlerinde bilinci yerinde olan hastalara, yaşam süresini uzatan (life-prolonging) veya destekleyen (life13 sustaining) tedaviyi reddetmek hakkı eyaletlerin çoğunda tanınmıştır. Yaşamı destekleyen tedavi, altta yatan hastalığı düzeltmeden yaşam süresini uzatan her türlü tedavi yöntemi olarak tanımlanır. Amerika Birleşik Devletlerinde bilinci yerinde olan hastalara diyaliz tedavisini bırakma hakkı genellikle tanınmıştır.


Kanada’da ise diyaliz tedavisinin sonlandırılmasına bağlı ölüm, diyaliz hastalarında 2. sıklıktaki ölüm nedenidir. Avrupa Diyaliz Transplantasyon Birliği 1992 verilerine göre Avrupa ülkelerinde diyaliz tedavisinin sonlandırılmasına bağlı ölüm oranı % 3.6’dır (444/12280). Catalano ve arkadaşlarının, İngiltere’de yaptıkları 30 yıllık prospektif bir çalışmada, diyaliz hastalarında ölümlerin yaklaşık % 17’sinin diyaliz tedavisinin sonlandırılmasına bağlı olduğunu göstermişlerdir. Diyaliz tedavisinin sonlandırılması konusundaki tartışmalar tüm dünyada sürmektedir. Gelecekte düşkün hastaların kronik diyaliz programına daha fazla kabul edilmesi ve isteğe bağlı diyaliz tedavisinin sonlandırılmasına bağlı ölümler yaygınlaşabilir. Ülkemizde diyaliz tedavisinin sonlandırılmasına bağlı ölüm sıklığı konusunda ne yazık ki bir çalışma yoktur.


Diyaliz tedavisinin sonlandırılması ile birlikte tartışılan konulardan bir tanesi de diyaliz tedavisinin kontrendike olduğu durumlardır.



DİYALİZ TEDAVİSİNİN KONTRENDİKASYONU


Diyaliz tedavisinin mutlak bir kontrendikasyonu yoktur. Böbrek yetmezliğine eşlik eden bazı hastalıkların varlığında göreli (relative, rölatif) bir kontrendikasyon vardır (Tablo 9). Bu hastalıkların ortak noktası kronik ve tedavisi olmayan hastalıklar olmasıdır. Bu hastalarda, diyaliz tedavisi ile gerek yaşam süresi, gerekse yaşam kalitesinde belirgin iyileşmeler izlenmemiştir.


İlerlemiş kansere istisnai tek hastalık multipl miyelomdur; multipl miyelomada hastalık ilerlemiş olsa bile diyaliz tedavisi uygulanmalıdır. Diyaliz tedavisinin kontrendike olduğu durumlarda yasal ve etik sorunlar da söz konusu olabilir.


Tablo 9. Böbrek yetmezliğine eşlik eden, diyaliz tedavisinin rölatif kontrendike olduğu hastalıklar

Alzheimer hastalığı Multi-infarkt demans Hepatorenal sendrom Ensefalopati ile birlikte ilerlemiş siroz İlerlemiş kanser



KAYNAKLAR 1.Türk Nefroloji Derneği, Registry 1995 ve 1999. 2.United States Renal Data System 1996 Annual Data Report. American Journal of Kidney Diseases 1996; 28 (Suppl 2): S1-165. 3.Sessa A. When dialysis becomes worse than death. Nephrol Dial Transplant 1995; 10: 1128-1129. 4.Catalano C, Goodship THJ, Graham KA ve ark. Nephrol Dial Transplant 1996; 11: 133-139. 5.Zawada ET. Indications for dialysis. Handbook of Dialysis. Daugirdas JT, Ing TS (eds). Little, Brown and Company, Boston 1994: 3-9. 6.Mallick NP. Structure and outcome measurements-EDTA-ERA registry. Replacement of renal function by dialysis. Jacobs C, Kjellstrand CM, Koch KM, Winchester JF (eds). Kluwer Academic Publishers, Dordrecht 1996: 1388-1397. 7.Ismail N, Becker BN. Treatment options and strategies in uremia: current trends and future directions. Seminars in Nephrology 1994; 14:292-299. 8.Maiorca R, Cancarini GC. Outcome of peritoneal dialysis: comparative studies. The Textbook of Peritoneal Dialysis. Gokal R, Nolph KD (eds). Kluwer Academic Publishers, Dordrecht 1994: 699-734. 9.Maiorca R, Cancarini G, Brunori G ve ark. Which treatment for which patients in the future? Possible modifications in CAPD. Nephrol Dial Transplant 1995; 10 (Suppl 7): 20-26. 10.Kjellstrand CM, Cranford R, Kaye M. Stopping dialysis Practice and Cultural, Religious and Legal aspects. Replacement of renal function by dialysis. Jacobs C, Kjellstrand CM, Koch KM, Winchester JF (eds). Kluwer Academic Publishers, Dordrecht 1996: 1480-1501. 11.United States Renal Data System 1999 Annual Data Report. American Journal of Kidney Diseases 1999; 34 (Suppl 1): S1-176.

Kategoriler
Öne Çıkanlar

Sevgili Gökmen Mutlu'nun yazdığı ve sizlerle paylaşmak istediği şiirler...

Sevgili Derya'nın sizler için seçtiği fıkralara bu bölümden ulaşabilirsiniz....

HOŞGELDİNİZ

Sitemiz sizleri hemodiyaliz, periton diyalizi ve böbrek nakli hakkında bilgilendirmek amacıyla hazırlanmıştır.

Uzm.Dr.Ahmet Hamdi Erkal

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı

​Bence sık olarak kullandığımız ancak çok kullanıldığı için çağrışım gücü azalmış bazı sözcüklerin anlamını zaman zaman durup derinliğine bir kez daha düşünmemiz gerekir. Bu sözcüklerden bir de "Bilgi Çağı" dır... DEVAMI

Prof.Dr Alper Demirbaş

Ülkemizde 2005 yılı sonu itibarıyla kırk bin civarında kronik böbrek hastası bulunduğu tahmin ediliyor.... DEVAMI

Please reload

bottom of page