top of page
Böbrek Hastaları İçin Yemek Tarifleri

KONU 17: DİYALİZ YETERLİLİĞİ

Hemodiyaliz ve periton diyalizi tedavilerinde yeterlilik kavramı son yıllarda öne çıkmıştır. 1970’li yıllarda Amerika Birleşik Devletlerinde (ABD) amaç diyaliz hastalarına yeterli hemodiyaliz makinesi sağlamak idi ve günümüzde ABD’nde bu amaç gerçekleşmiştir. Artık amaç, bu tedaviyi daha kaliteli hale getirmek yani yeterli diyaliz yapmak, hastaların yaşam kalitesini yükseltmek haline gelmiştir. Ülkemizde ise son 10 yıl içerisinde diyaliz merkezlerinin sayısı hızla artmış, Avrupa ve ABD’nde daha önce varılan hedefe ulaşılmasına az kalmıştır. Yüzü aşan merkezde hemodiyaliz yapılan ülkemizde de, artık yeterlilik kavramlarının tartışılması ve pratiğe uygulanması zamanı gelmiştir.

Sadece bir merkezde bir hastaya bile diyaliz yapılıyor olsa, bu diyaliz tedavisinin mevcut bilgi ve olanaklar içerisinde en kaliteli ve mükemmel olması amaçlanmalıdır. Ancak uygulamada çok yönlü sorunlar böyle bir gerekliliğin hayata geçmesini engellemektedir.

Diyaliz etkinliğini öncelikle iki ana başlık altında incelemek yararlı olacaktır:

Minimum kabul edilebilir tedavi: Bu kısa süreli tedavi hedeflerine ulaşmayı sağlar, yani üreminin bulantı, kusma, asidoz, ensefalopati vb. aşikar semptomları önleyen bir yaklaşımdır.

Optimum tedavi: Uzun süreli tedavi hedeflerine ulaşmayı sağlar. Düşük morbidite ve mortalite, rehabilitasyon, yaşam kalitesinin yükseltilmesi gibi hedefler ancak optimum tedavi ile olanaklıdır.

1980’li yıllarda ABD’nde National Cooperative Dialysis Study adı altında bir çalışma başlatılmış ve National Institute of Health tarafından yürütülmüştür. Çalışmanın amacı diyaliz yeterliliğinde kullanılacak parametreleri saptamaktı. Bu çalışmada üremik toksinleri temsil etmek üzere BUN (blood urea nitrogen, kan üre azotu) seçilmiştir. Çünkü üre net protein katabolizmasının bir ürünüdür, tüm vücut sıvılarında çözünen bir maddedir. Yani plazmada ölçülen değer tüm vücut sıvısındaki üreyi yansıtır. Ayrıca kolay ölçülebilen bir maddedir. Bu çalışma süresince hastaların durumunu izlemede TAC (urea) ve tedavi süresi gibi iki ön parametre kullanılmıştır.

1.TAC (urea) = Time Averaged Concentration of Urea (Zamanlı BUN ortalaması)

TAC (urea) = Td (C1+C2) + Id (C2+C3) / 2 (Td+Id)

C1= Diyaliz başlangıcındaki BUN konsantrasyonu C2= Diyaliz sonundaki BUN konsantrasyonu C3= Bir sonraki diyaliz balangıcındaki BUN konsantrasyonu Td= Diyaliz süresi (saat) Id= Diyalizler arası süre (saat)

2.Diyaliz tedavi süresinin uzunluğu

Bu amaçla 165 hasta randomize olarak birden fazla merkezde 4 gruba bölünmüş ve bunlara farklı diyaliz tedavileri uygulanmıştır. Bu gruplar şöyleydi:

Diyaliz zamanı TAC urea Grup I (Uzun diyaliz zamanı, Düşük BUN) 4.5-5 saat 50 Grup II (Uzun diyaliz zamanı, Yüksek BUN) 4.5-5 saat 100 Grup III (Kısa diyaliz zamanı, Düşük BUN) 2.5-3.5 saat 50 Grup IV (Kısa diyaliz zamanı, Yüksek BUN) 2.5-3.5 saat 100

İki yıl sonunda, çalışma sonuçları şu şekilde ortaya çıkmıştır:

1.Tıbbi nedenlerle çalışma dışı bırakılma yüksek TAC (urea) gruplarında fazla bulundu 2.Hastaneye yatırma oranı yüksek TAC (urea) gruplarında fazla idi 3.Grup II ve IV’te daha yüksek kardiyovasküler morbidite vardı 4.Kan basıncı Grup IV’te minimal oranda daha fazla idi 5.Gastrointestinal bozukluklar Grup II ve IV’te daha fazla idi 6.Kan transfüzyon gereksinimi Grup II ve IV’te daha fazla idi ve ortalama hematokrit düzeyi bu gruplarda daha düşüktü 7.Sensoriyal ve motor iletim hızı Grup IV’te giderek kötüleşti.

Çalışma süresi içinde mortalite değişmedi ancak sonraki 12 ayda ölen 13 hastanın 9 tanesi Grup II ve IV’te idi. Bu çalışmadan şu sonuçlar çıkarıldı:

Yetersiz diyaliz morbidite ve mortaliteyi arttırmaktadır ve mortaliteye olan olumsuz etki, geri döndürülemeyecek bir etkidir.

Aynı yıllarda Teehan ve ark. KT/V kavramını ortaya attılar. Bu kesirli ifadede pay “klirensi” payda ise “klirensi yapılan maddenin içinde dağıldığı volümü” ifade etmektedir. Başka bir deyişle klirensi yapılacak maddeleri temsilen “Üre”nin üretimini temsil etmektedir. Buna göre Klirens/Üretim şeklinde ifade edilen bu formülde pay ve payda birbirine eşit olursa, yani üretilen kadar klirens yapılırsa sonuç “1” olacaktır. KT/V birimsizdir, çünkü pay ve paydanın birimi aynıdır. (K=L/dak, T=dak, V=L )

KT/V kavramına böyle genel bir yaklaşım yaptıktan sonra ayrıntılarına girerek konuya bir başka açıdan bakalım.

K=Kullanılacak filtrenin üretici firma tarafından in vitro deney koşullarında saptanan klirenstir. Örneğin 0.175 L/dak, 0.200 L/dak vb.

Üretici firmalar in vitro deney koşullarında hesapladıkları bu klirens değerlerini (üre, kreatinin, Vit B12 için vb.) filtrenin prospektüsüne yazmak durumundadırlar. Ancak in vivo koşullarda bu değerlerin her zaman aynen gerçekleşmesi olasılığı çok düşüktür. Belirli kan akımı (genellikle 200 ml/dak) koşullarında hesaplanan bu değerler, makinede aynı kan akımı her zaman uygulanamayacağı için, uygulamada daha yüksek veya daha düşük olarak gerçekleşebilir. Ayrıca bir seansın sonuna doğru filtrenin performansı, fiberlerin (lif) tıkanması nedeniyle biraz daha düşer. Resirkülasyon (recirculation, yeniden dolaşım) olgusu da klirensin in vivo koşullarda daha farklı olmasını etkiler.

T=Bir diyaliz seansının dakika olarak süresidir (240 dak, 220 dak vb.).

Bunu etkileyen faktörlere kısaca değinecek olursak; diyaliz zamanını 2 türlü düşünmek gerekir, gerçek diyaliz zamanı ve aktüel diyaliz zamanı. Gerçek diyaliz zamanı teorik bir kavramdır 220 dak, 240 dak vb. öngörülür ancak, hastaya uygulanan zaman yani aktüel zaman her zaman bundan farklıdır.

Hastanın diyalize hazırlanması, setin doldurulması, hipotansiyon vb. gibi nedenlerle diyalize 1-2 dak’lık aralar verilmesi, arızalar, hastanın erken çıkmak için ekibi zorlaması vb. gibi tüm nedenler her seansta en az 10-15 dak zaman kaybına neden olabilir.

V=Ürenin dağılım volümü: Total vücut sıvısını ifade etmektedir. Ürenin dağılım volümü litre (L) olarak ifade edilir. Vücut ağırlığı, boy, yaş vb. etkenlere göre değişir. Nomogram’lar kullanılarak bulunabilir. İlk diyaliz için kabaca, zayıf bir hastada kuru vücut ağırlığının % 55-65’i, şişman bir hastada ise kuru vücut ağırlığının % 35-45’i olarak alınabilir. İlk diyalizden sonra ise diyaliz sonu BUN (BUNT)/ Diyaliz öncesi BUN(BUN0) oranı kullanılarak nomogramdan hesaplanabilir. Ancak sıvı fazlalığı ve ödem durumunda ürenin dağılım volümünün hesaplanması yanlışlıklara yol açabileceğinden kuru vücut ağırlığı esas alınmalıdır.

Diyaliz sonu BUN değerinin saptanmasında rebound (geri tepme) olgusunu dikkate almak gerekir. Bilindiği gibi diyalizden hemen sonra alınacak kanda BUN saptanması, yarım saat sonra BUN saptanmasıyla farklı sonuçlar verir.

Diyaliz sonu hemen alınan BUN değeri daha düşük, aradan belli bir süre geçip interstisiyel alan ile intravasküler alan BUN bakımından eşitlendikten sonra alınan BUN değeri % 10-15 kadar daha yüksek bulunacaktır. Diyaliz doğrudan vasküler sistemden alınan kana uygulandığı için dengelenme için bir süre geçmesi gerekir. BUN değerlerindeki bu faz farkı “rebound olgusu” olarak bilinir. BUN için kan örneği diyaliz bitiminden yaklaşık yarım saat sonra alınmalıdır.

Görüldüğü gibi K, T ve V’yi etkileyen pek çok etken vardır. Bütün bunlara ek olarak iki önemli faktör daha vardır. Bunlar hastanın rezidüel (residual, kalan) böbrek işlevleri ve günlük protein alımıdır. Bu iki faktöre de biraz daha ayrıntılı olarak değinelim;

KT/V ifadesinde, KT’nin yani payın “klirens” olduğunu, ancak bunu makine ile sağlanan klirens olduğunu belirtmiştik. Makineyle sağlanan klirense hastanın kendi klirensini de eklemek gerekir.

Toplam KT/V = Makine ile sağlanan klirens + Rezidüel klirens

Rezidüel klirensin 5.9 katsayısıyla çarpılması sonucu nihai formül şu şekilde olur;

Toplam KT/V= KT/V (makine )+ (5.9 x Rezidüel klirens/V)

Rezidüel klirensin 2 ml/dak olduğu bir hastada KT/V=1 hedefini sağlamak için ne kadar süre diyaliz yapacağımızı örnek olarak hesaplamak gerekirse;

1= (0.200xT/40)+(5.9x2/40)

Bu formülden T hesaplanırsa T=141/dak çıkar.

T bilindiğinde KT/V=? kaç olduğunu, rezidüel klirens bir başka değer taşırsa T’nin kaç olması gerektiğini vb. tüm bilinmeyenleri bu denklemi kullanarak saptamak olasıdır. Rezidüel klirens “0” olduğunda sadece KT/V=1 bağıntısını kullanmak yeterlidir. Burada tartışılması gereken bir başka nokta da KT/V=1 değerinin yeterli diyaliz için iyi bir ölçüt olup olmayacağıdır. KT/V 1’den büyük olursa 1.2, 1.3, 1.4 gibi değerlere çıkarsa diyalizde morbidite ve mortalitenin belirgin olarak düştüğü gösterilmiştir. KT/V=1 hedefi asgari bir hedeftir.

Günlük protein alımı konusuna gelince, KT/V=1 değerinin sağlanabilmesi için günlük protein alımının 0.8 g/kg/gün ile 1.4 g/kg/gün arasında olması gerekir. Stabil (Dengede, stable) bir hastada günlük protein alımı, protein yıkım hızına (protein catabolic rate, PCR) eşittir. PCR’ın hesaplanmasında idrar ile üre atılımı da kullanılarak oluşturulmuş formüller vardır. Ancak kabaca PCR (Protein Catabolic Rate)=DPI (Daily Protein Intake, günlük protein alımı) kabul ederek günlük protein alımının yukarıdaki sınırlar içerisinde kalması sağlanmalıdır. Pek çok etken tarafından etkilenen KT/V modeli üreden büyük moleküller için bir kılavuz niteliğinde değildir. Bu yüzden diyalizin uygunluğu konusunda çok değerli bilgiler verse de “altın standart” olarak kabul edilemez.

Diyaliz yeterliliği konusunda KT/V dışında başka yöntem ve parametreler de vardır.

ÜREDE AZALMA

Bu da diyaliz seansı sırasında üre azalmasının derecesine bakarak etkinlik hakkında fikir yürütme yöntemidir.

URR(Urea Reduction Rate, ürenin azalma hızı)=100(1- BUNT/BUN0 ) URR=% 55 olması asgari bir hedeftir.

BUN VE KAN KREATİNİN DÜZEYLERİ

Geleneksel olarak BUN ve kreatinin üreminin derecesini ve diyaliz tedavisinin etkinliğini ölçmede kullanılır. 80 mg/dl’den az bir prediyaliz değeri ve ortalama 50 mg/dl değeri yeterli bir diyaliz yapıldığının göstergesidir. Diyet bunu etkileyen en önemli etkendir. Aşırı bir protein kısıtlaması varsa, kötü diyaliz yapılsa bile BUN kabul edilebilir düzeylerde olabilir. İzlemede kreatinin kullanılıyorsa, azalmış kas kitlesi durumunda, yetersiz diyaliz yapıldığı halde kreatinin kabul edilebilir düzeylerde olabilir.

KLİNİK DURUM KAVRAMI

Bulantı, kusma, nöropati, perikardit vb. belirtiler uzun vadeli diyaliz tedavi yeterliliğinin değerlendirilmesinde güvenilir ölçütler değildir. Çünkü, kronik diyaliz hastasında bu belirtiler varsa, zaten çok kötü diyaliz yapıldığı aşikardır.

Yeterliliği izlemede daha müphem ölçütler kullanılabilir ve bunlar daha değerlidir. Bunlar:

1.Az protein alımı 2.Doku kaybedilmesi (Kilo kaybı) 3.Enerji azlığı 4.Hematokritte azalma 5.Sık transfüzyon gereksinimi 6.Sık hospitalizasyonlardır.

DOĞRU HEMODİYALİZ DOZU NASIL SAPTANIR?

Bu durumda, bu bilgiler ışığında doğru hemodiyaliz dozunu belirlemede tek bir parametrenin kullanılmasının yanlış olacağını söyleyebiliriz.

KT/V, URR, TACurea, BUN konsantrasyonu ve klinik durum kavramlarının hepsini bilen klinisyenin bunları sentez ederek bir sonuca varması gereklidir.

Bütün bunlara karşın yukarıdaki sorunun yanıtının henüz kesin olmadığı söylenebilir.

Yukarıda belirtilen parametreler dışında hemodiyaliz dozunu belirlemede çok önemli başka parametreler de vardır. Serum albüminin düşük olan hastalarda mortalite oranının yüksek bulunduğu kesin olarak gösterilmiştir. Serum albümin düzeyleri hemodiyaliz yeterliliğini izlemede bu güvenilir parametrelerin başında gelmektedir. Bu durumda uygun, yeterli düzeyde beslenmenin sürdürülmesi (yaygın inanış kısıtlama lehinedir) kronik diyaliz tedavisinin yeterliliğine önemli katkıda bulunur. Protein kısıtlaması ancak diyaliz öncesi dönemde gereklidir, diyaliz programı başladıktan sonra hastaların en az 1.2-1.3 g/kg/gün düzeyinde protein alımlarının sağlanması gerekir (Bakınız Konu 22). Aksi takdirde iştahsızlık, özellikle proteinlere karşı iştahsızlık diyaliz öncesi BUN değerlerinin düşmesine yol açacaktır. Düşük prediyaliz BUN değerlerinin yeterli diyaliz yapıldığını düşündürmesi, sonuçta yanlış olarak diyaliz süresinin kısaltılmasına yol açacağından bir kısır döngü başlamakta ve morbidite ve mortalite yükselmektedir.

KAYNAKLAR

1.Keshaviah P. Adequacy of CAPD: A quantitative approach. Kidney Int 1992; 42 (suppl 38): S160-164. 2.Hakim RM. Assessing the adequacy of dialysis. Kidney Int 1990; 37: 822-832.

Etiketler:

Kategoriler
Öne Çıkanlar

Sevgili Gökmen Mutlu'nun yazdığı ve sizlerle paylaşmak istediği şiirler...

Sevgili Derya'nın sizler için seçtiği fıkralara bu bölümden ulaşabilirsiniz....

HOŞGELDİNİZ

Sitemiz sizleri hemodiyaliz, periton diyalizi ve böbrek nakli hakkında bilgilendirmek amacıyla hazırlanmıştır.

Uzm.Dr.Ahmet Hamdi Erkal

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı

​Bence sık olarak kullandığımız ancak çok kullanıldığı için çağrışım gücü azalmış bazı sözcüklerin anlamını zaman zaman durup derinliğine bir kez daha düşünmemiz gerekir. Bu sözcüklerden bir de "Bilgi Çağı" dır... DEVAMI

Prof.Dr Alper Demirbaş

Ülkemizde 2005 yılı sonu itibarıyla kırk bin civarında kronik böbrek hastası bulunduğu tahmin ediliyor.... DEVAMI

Please reload

bottom of page