top of page
Böbrek Hastaları İçin Yemek Tarifleri

KONU 28: KARDİYOVASKÜLER PROBLEMLER

Diyaliz hastalarında kardiyovasküler hastalık sıklığı artmıştır; bu artışın en önemli nedeni, hastalarda diyabetes mellitus ve hipertansiyon sıklığının artmış olmasıdır. Kardiyovasküler problemler, diyaliz hastalarında en çok karşılaşılan ölüm nedenidir; diyaliz hastalarında ölümlerin yaklaşık % 40-50’sinden kardiyak nedenler sorumludur. Hemodiyaliz hastalarında, iki diyaliz arası 3-4 kilogramdan fazla kilo alınması kardiyovasküler mortaliteyi belirgin şekilde arttırır. Bu konuda diyaliz hastalarında karşılaşılan koroner arter hastalığı, perikardit, sol ventrikül fonksiyon bozukluğu ve hipertrofisi, kalp yetmezliği, endokardit ve aritmilerin özellikleri tartışılacaktır.

KORONER ARTER HASTALIĞI

Üremik hastalarda aterogenez için başlıca risk faktörleri hipertansiyon, diyabetes mellitus, sigara, insülin direnci, lipid metabolizması bozuklukları ve vasküler kalsifikasyondur. Aterosklerozun önlenmesi için risk faktörleri düzeltilmelidir.

Diyaliz hastalarında angina pektoris tedavisi, üremik olmayan hastalardaki gibidir; nitratlar, beta-blokörler ve kalsiyum antagonistleri kullanılabilir.

Hastalarda anemi kontrol altına alınmalıdır (Bakınız Konu 29), hemoglobin ve hematokrit düzeyleri mutlaka angina oluşumunu önleyecek düzeyde tutulmalıdır.

Hemodiyaliz seansı esnasında ortaya çıkan angina pektorisin tedavisinde, nazal oksijen verilmeli ve varsa hipotansiyon düzeltilmelidir (Bakınız Konu 9).

Klinik olarak kan basıncı kabul edilebilir bir düzeye yükseltilince, dil altı nitrogliserin verilebilir. Hemodiyaliz esnasında tekrarlayan angina pektorisi olan hastalarda diyaliz öncesi % 2'lik nitrogliserinli krem veya patch (parça, yama) yapıştırılabilir, oral nitratlar, beta-blokörler veya kalsiyum antagonistleri (tercihen diltiazem) verilebilir ancak hipotansiyon riski akılda tutulmalıdır.

Asetat diyalizi esnasında tekrarlayan anginası olan hastalarda bikarbonat diyalizine geçilmelidir.

Medikal tedavi ile kontrol altına alınamayan anginası olan hastalarda, anjiyoplasti veya cerrahi düşünülmelidir. Şiddetli kalp yetmezliği olan hastalarda perioperatif mortalite % 20'lere kadar yükselebilir.

Akut miyokard infarktüsünden sonra diyaliz gereken hastalarda, hemodiyaliz esnasında hemodinamik açıdan dengesizlik oluşabileceği düşünülerek mümkünse periton diyalizi yapılmalıdır. Periton diyalizi yapılamıyor ise, hemodiyaliz esnasında hipotansiyondan kaçınılmalıdır. Ayrıca, kan transfüzyonu ile hematokrit acilen % 30'a çıkarılmalıdır.

PERİKARDİT

Perikardit, kalp tamponadı, kardiyak aritmiler ve kalp yetmezliğine yol açar ve diyaliz hastalarında tüm ölümlerin % 3-4'ünden sorumludur. Böbrek yetmezliği olan hastalarda, perikardit, üremi ile ilişkili ve diyaliz ile ilişkili olmak üzere iki grupta incelenebilir. Bu hastalarda nadiren konstriktif (constrictive, sıkıştırıcı) veya pürülan perikardit gelişebilir.

Üremi ile ilişkili perikardit: Düzenli diyaliz tedavisi uygulanmayan hastalarda görülen perikardittir. Diyaliz tedavisi uygulanmayan bir hastada üremi ile ilişkili perikarditin ortaya çıkması acil diyaliz endikasyonudur. Ayrıca bu hastalarda hemen kronik diyaliz tedavisine başlanmalıdır.

Diyaliz ile ilişkili perikardit: Düzenli diyaliz programında olan hastalarda ortaya çıkan perikardit şeklidir. Diyaliz ile ilişkili perikarditin en sık nedenleri yetersiz diyaliz ve hipervolemidir. Bu hastalarda perikarditin olası diğer nedenleri bakteriyel veya viral infeksiyonlar, tüberküloz, artmış katabolizma, hiperparatiroidi, hiperürisemi, miyokard infarktüsü ve malnütrisyondur.

Hipervolemik hasta sayısının yüksek olduğu ve olanaksızlıklar nedeni ile bazı merkezlerde kısa süreli hemodiyaliz tedavisinin uygulandığı ülkemizde perikardit önemli ve nadir olmayan bir sorundur.

Perikarditte ilk belirti genellikle göğüs ağrısıdır; göğüs ağrısının özelliği hastanın sırtüstü yatınca artması, oturunca azalmasıdır. Perikardit tanısı fizik incelemede kardiyak frotman duyulması veya ekokardiyografi ile konur.

Elektrokardiyografi (voltaj düşüklüğü, aritmiler) ve akciğer grafisi (çadır manzarası) tanıda yardımcıdır. Açıklanamayan hipotansiyonu olan hastalarda akla perikardit gelmelidir.

Tedavide kullanılan başlıca yöntemler yoğun diyaliz tedavisi veya cerrahi drenajdır (perikardiyostomi, perikardiyosentez veya perikardiyektomi).

Hemodiyaliz hastalarının çoğunda 100 ml'den az perikardiyal sıvı bulunur, bu sıvının genellikle klinik olarak bir önemi yoktur. Perikardiyal sıvı miktarının fazla olduğu hastalarda 2-4 hafta, haftada 5-7 kez yoğun diyaliz tedavisi uygulanır. Yoğun diyaliz tedavisi uygulanan hastalar dehidratasyon, hipopotasemi, hipofosfatemi veya metabolik alkaloz yönünden yakın takip edilmelidir ve bu hastalarda diyaliz tedavisi uygulanırken sistemik tam heparinizasyondan kaçınılmalı, mümkünse heparinsiz hemodiyaliz uygulanmalıdır (Bakınız Konu 12). Yoğun diyaliz tedavisi ile kontrol altına alınamayan veya kardiyak tamponad gelişme riski olan perikarditli hastalarda cerrahi drenaj yapılmalıdır. Nonsteroid antiinflamatuvar ilaçların veya intraperikardiyal kortikosteroid uygulamasının perikardiyal sıvı üzerine bir yararı gösterilmemiştir ancak nonsteroid antiinflamatuvar ilaçlar hastanın ağrısını azaltabilir.

SOL VENTRİKÜL HİPERTROFİSİ VE FONKSİYON BOZUKLUĞU

Sol ventrikül hipertrofisi hemodiyaliz hastalarında yaşam süresini etkileyen parametrelerden birisidir ve erken ölüm, kardiyak olaylar, diyaliz hipotansiyonu ve aritmilerle birliktedir. Hemodiyaliz hastalarında hipertansiyon, sıvı birikimi, anemi, koroner arter hastalığı, arteriyovenöz fistül, miyokardiyal kalsifikasyon, üremi, malnütrisyon ve sistemik hastalıklar (amiloidoz, periarteritis nodosa, skleroderma) gibi nedenlerle sol ventrikül fonksiyon bozukluğu gelişir. Öte yandan, sol ventrikül fonksiyon bozukluğu, hipervolemi ile karışır.

Sol ventrikül hipertrofisi ve fonksiyon bozukluğu tanısında en duyarlı yöntem ekokardiyografidir. Tanıda kullanılabilecek diğer yöntemler elektrokardiyografi ve akciğer grafisidir.

Sol ventrikül hipertrofisi ve fonksiyon bozukluğunun önlenmesi için kan basıncı kontrol edilmeli, hipervolemi önlenmeli, anemi düzeltilmeli ve yüksek debili arteriyovenöz fistül ve greftler onarılmalıdır. Tedavide ilk dikkat edilmesi gereken nokta hipovolemi ve hipervoleminin önlenmesidir. Bazı hastalarda digital preparatları yararlı olabilir ancak bu ilaçlar aritmi riskini arttırabilirler.

Ayrıca angiotensin konverting enzim inhibitörleri (ACEİ) ve diğer vazodilatör ilaçlar kullanılabilir. Digital ve ACEİ gibi ilaçların uygun dozda kullanılmalıdır (Bakınız Konu 51). Digoksin, böbrekte metabolize edilmesine rağmen, yarılanma ömrünün digitoksinden daha kısa olması nedeni ile uygun dozda verilmesi şartıyla bu hastalarda kullanılabilir. Ayrıca hematokrit % 30-33 düzeyinde tutulmalıdır.

ENDOKARDİT

Hemodiyaliz hastalarında nadir olmayan bir infeksiyondur. Geçici hemodiyaliz kateterlerinin yaygın kullanımı bu hastalarda bakteriyemi ve endokardit sıklığını arttırmıştır. Bu nedenle geçici kateterleri olan hastaların infeksiyon yönünden yakın takibi ve uygun tedavi edilmesi gerekir.

Endokardit etkeni sıklıkla stafilokok aureus'tur; belirti ve bulgular böbrek fonksiyonları normal olan hastalara benzer. Kronik böbrek yetmezliği olan hastalarda kalpte üfürümlerin sık olması ve infeksiyon belirtilerinin silik olması yanılgılara neden olur. Hemodiyaliz hastalarında endokardit daha şiddetli olabilir, erken dönemde kalp ve kapaklarda apse gelişebilir. En değerli tanı yöntemleri kan kültürü ve ekokardiyografidir.

Tedavide uygun antibiyotik 4-6 hafta süre ile verilir. Kapak değiştirme endikasyonları üremik olmayan hastalardaki gibidir.

ARİTMİ

Hemodiyaliz hastalarında sol ventrikül hipertrofisi, koroner arter hastalığı, elektrolit değişiklikleri, hipoksemi, hipofosfatemi, kalsifikasyon gibi nedenlerle değişik aritmiler ortaya çıkabilir. Bazı çalışmalarda diyaliz tedavisine başlayan hastalarının yaklaşık % 12’sinin atriyal veya ventriküler aritmi nedeni ile ilaç kullandığı belirtilmiştir. Düzenli diyaliz tedavisi uygulanan hastalarda da aritmi sık karşılaşılan bir sorundur; hastaların % 68-88’inde atriyal aritmi, % 59- 76’sında ventriküler aritmi ve % 14-21’inde kompleks ventriküler ekstrasistol mevcuttur. Bu aritmiler muhtemelen diyaliz hastalarındaki ani ölümlerden sorumludur. Tedavi öncelikle altta yatan nedene yöneliktir, varsa elektrolit bozukluğu düzeltilmelidir. Antiaritmik ilaç gerekirse uygun dozda verilmelidir.

KAYNAKLAR 1.Nicholls AJ. Heart and Circulation. Handbook of Dialysis. Daugirdas JT, Ing TS (eds). Little, Brown and Company, Boston 1994: 604-622. 2.Lazarus JM, Denker BM, Owen Jr WF. Hemodialysis. The Kidney. Brenner BM (ed). WB Saunders Company, Philadephia, 1996: 2424-2506. 3.Lundin PA. Pericarditis. Textbook of Nephrology. Massry SG, Glassock RJ (eds). Williams and Wilkins, Baltimore, 1996: 1339-1342. 4.Parfrey PS, Foley RN, Harnett JN. Organ and metabolic complications: cardiac. Replacement of renal function by dialysis. Jacobs C, Kjellstrand CM, Koch KM, Winchester JF (eds). Kluwer Academic Publishers, Dordrecht 1996: 990-1002. 5.Parfrey PS, Harnett JD. Cardiomyopathy. Textbook of Nephrology. Massry SG, Glassock RJ (eds). Williams and Wilkins, Baltimore, 1996: 1342-1353.


Etiketler:

Kategoriler
Öne Çıkanlar

Sevgili Gökmen Mutlu'nun yazdığı ve sizlerle paylaşmak istediği şiirler...

Sevgili Derya'nın sizler için seçtiği fıkralara bu bölümden ulaşabilirsiniz....

HOŞGELDİNİZ

Sitemiz sizleri hemodiyaliz, periton diyalizi ve böbrek nakli hakkında bilgilendirmek amacıyla hazırlanmıştır.

Uzm.Dr.Ahmet Hamdi Erkal

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı

​Bence sık olarak kullandığımız ancak çok kullanıldığı için çağrışım gücü azalmış bazı sözcüklerin anlamını zaman zaman durup derinliğine bir kez daha düşünmemiz gerekir. Bu sözcüklerden bir de "Bilgi Çağı" dır... DEVAMI

Prof.Dr Alper Demirbaş

Ülkemizde 2005 yılı sonu itibarıyla kırk bin civarında kronik böbrek hastası bulunduğu tahmin ediliyor.... DEVAMI

Please reload

bottom of page